Web 3.0 Nedir?

İnternet kavramı ilk olarak 1989 yılında CERN Laboratuvarı’ında çalışan Tim Berners-Lee tarafından ortaya atıldı. Yanda görmüş olduğunuz görsel dünyanın ilk web sayfası. Sayfanın üzerinde yer alan World Wide Web ifadesi ise hayatımıza giren yeni bir vizyonun sunumu. Yani “Dünyayı Saran Ağ”. Sayfanın içerisinde internet kavramının geniş bir veri evrenine evrensel bir erişim sağlayacağından bahsediliyor. Sayfadaki bir diğer önemli kavram da bu erişimin birbirini tekip eden linkler ve bu linklerin bağlanması yöntemiyle gerçekleştirileceğinden bahsediyor. İşte bu kavram ve yöntem bütünü web 1.0 ‘ ı yani internetin doğuşunu temsil ediyor.

1999 yılında hayatımıza giren yeni bir kavram, web 2.0 ise günümüz interneti anlamına gelmekte. Web 1.0′ ın sunduğu kısıtlı imkanların ötesinde ilk web sayfasında bulunan ” Geniş bir veri evrenine evrensel erişim ” mottosuna çok daha uygun bir kavram. Daha fazla kullanıcıyı, daha büyük platformlarda, daha uzun süreli birbirine bağlayan bir internet. Örneğin günümüzde çok yoğun olarak kullaandığımız İnstagram, Twitter, Youtube gibi uygulamaları web 1.0 internet çağında kullanmak mümkün değildi. Çünkü web 1.0 yalnızca belli sunucular arası veri transferine imkan sağlıyordu. Bu ilerleyişe rağmen web 1.0 ve web 2.0 internet çağlarının bir ortak özelliği var. Bu da her iki kullanıcı arasındaki bağlantıyı sağlayan bir merkez. Daha iyi anlaşılması açısından yine bir örnekle açıklayalım. Örneğin metaverse ile ilgili bir tweet atmak istediniz. Yapacağınız şey uygulamaya girmek, izin verilen karakter sınırlaması içerisinde bir metin yazmak ve tweetinizi diğer kullanıcılarla paylaşmak. Diğer kullanıcıların da sizin paylaşımınızı görmek için yapması gereken şey uygulamaya giriş yapmak ve sayfayı yenilemek. İşte bu noktada Twitter uygulaması sizin verileriniz arasındaki merkez oluyor. Aslında yapmak istediğiniz gündemle ilgili düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşmak, Twitter uygulamasıyla değil. Ki bu istenilmeyen merkez bağlayıcılar kullanıcıların kişisel verilerine ulaşabilme, takip edebilme, hatta değiştirebilme izinlerine sahip. Web 3.0 tam da bu duruma bir çözüm bulmayı vaad ediyor.

Diğer internet çağlarından farklı olarak web 3.0 merkez bağlayıcılara ihtiyaç duymuyor. Kullanıcılar arası direkt veri transferlerine imkan veriyor. Aslında karışık gibi görünen bu yöntem uzaktan ya da yakından neredeyse hepimizin aşina olduğu bir yöntem. Kripto paraları duymuşsunuzdur. En basit tabiriyle sanal paralar. Tekrar örnek üzerinden ilerleyelim. Bir banka hesabınız olduğunu varsayalım. Bu parayı atmlerden gidip çekebilir, böylelikle paraya fiziki olarak ulaşabilmiş olursunuz. Sonrasında bu parayı gidip bir başkasına verebilirsiniz. Ya da bu işlemlerin tümünü internet bankacılığınız yardımıyla bir başkasının hesabına transfer ederek tamamlayabilirsiniz. Bu durumda herhangi bir fiziki parayı görmeden yani sanal bir para kullanarak bu transfer noktalanır. Ortada yer değiştiren gerçek bir para yoktur. Yalnızca ekranda bir tarafın bakiyesi azalırken diğer tarafın bakiyesi artar. Fakat paranızın bulunduğu banka merkez bağlayıcıdır. Kripto paralardaysa transfer yapmak isteyen kullanıcılar kişisel cüzdanları arasında transfer yapar. Bir bakıma herkesi birer banka gibi düşünebilirsiniz. Tabi herhangi bir merkez bağlayıcı olmadığından cüzdan verileriniz yalnızca sizde bulunur ve ikinci bir kullanıcı tarafından ele geçirilmesi imkansızdır.

Peki bu web 3.0′ ın bize sunduğu imkanlar yalnızca kripto paralardan ya da kişisel verilerimizin güvenliğinden mi ibaret? Bu sorunun yanıtını aşağıdaki linkten ” Metaverse ne anlam ifade ediyor? ” yazısından bulabilirsiniz.